5 Kasım 2012 Pazartesi

HADİ GİT
Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın; 
Oysaki hep yedekte, hep elde var saymıştın.
 

Sanma ki fasl-ı bahar geldiğim gibi gitmez, 
Sanma ki hüsranını görmeye ömrüm yetmez.

Her darbene tahammül edecektir bedenim,

Gururum mani olur perişanıma benim.

Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.

Henüz layık değilken TOMURCUK kadar aşka,
Sana güGÜL BAHÇESİni kim açar benden başka!

Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!

Mademki aşk tablosunun takdirinden acizsin,
Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.

Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet,
Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et!

Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan!
Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!

Korkulu düşlerimi yorumdan kaçırıyorum;
Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum!
cemal safi..

2 Kasım 2012 Cuma

Hiçbir vücut ısısı değiştirmiyorsa mevsim normallerini 
Sevmek de yok artık, 
Sevmek yok artık 
Hiç kimseyi!
 

Sen yaz saati uygulaması, ben kış saati 
Ortak bi takvimimiz bile olmadı!
Seni bir saat ileri almışlar, beni bir saat geri
Bu zamanlar yoksa bize düşman mı?

Bilemem Aklın kimde kalır?
Bilemem Hatrın kimde kalır?
Bilemem Kimler sensiz kalır?
Bilemem...
Hangi yol düz gider?
Hangi yol güz..

29 Ekim 2012 Pazartesi

Aşk; vazgeçmektir Ey Sevgili!
Mecnun gibi aklından, Kerem gibi bedeninden vazgeçmek. Yardan gayrısından, cümle cihandan vazgeçmek.
Yemeden, içmeden, uykudan uyanıklıkdan ve vazgeçmekten bile vazgeçmektir gün gelince.

Aşk; bedel ödemektir Ey Sevgili!
Bülbül, gonca gülü görebilmek için her seher uyanık olmak ve güle ulaşmak için yüreğini gülün dikenine asmak, kanını akıtmak zorundadır.
Çünkü

Aşk bedel ister, külfetsiz nimet olmaz.
Beklemek bedel ödemekse eğer hâlâ ödüyorum o bedeli. Bilesin!

Aşk; yanmaktır Ey Sevgili!
Yanıp kül olmaktır, Kerem gibi Aslına ermektir. Ateşin ortasına hesapsız girmektir İbrahim misali. Ki onun gönlünün yangınıdır ateşi gülistana çeviren.
Ki yanmak insanı kurtarır hamlıktan çiğlikten. Hem ne diyordu şair; "Yanmışın halinden ne bilsin ham/ Sükut gerektir bize gayrı vesselam...
Ben giderken, en çok seni götürdüm...
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları.
Yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı,
Kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası,
Ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi,
Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı ama ..

24 Ekim 2012 Çarşamba

..şimdi bu şiiri yazarken seninle beraber gibiyim
herkes beni seninle beraber sanıyor çaktırma
ezan okunalı çok oldu, kelebekler öleli çok oldu
ben bu şiiri yazalı çok oldu, sen gideli çok oldu

22 Ekim 2012 Pazartesi

İnsanın Babası Ölünce Büyüyor Çünkü;

İnsan babası ölünce büyüyor çünkü. Yalnız

başına kalıyorsunuz o zaman artık.

Çocukken her şeyi bilen, herkesten güçlü olan babamız biz büyüdükçe küçülüyor.

Zamanını tamamlamış ve geçmişte kalmış bir yaşlı olarak kendi köşesinden bize bakıyor. Uzakta olsa da, bize dokunamasa da...

Usandıracak kadar ayrıntılı sorularla hayatı öğrendiğimiz, her şeyi bilen babamızın sorularıysa biz büyüdükçe artık bize sıkıcı gelmeye başlıyor. Müdahale etmese, soru sormasa ne iyi olur dediğimiz zamanlar çok oluyor artık. Biz ondan daha iyi biliyoruz ya her şeyi. Zaman artık onun zamanı değil ya... Teknoloji gelişti ya... Her şey değişti ya...
Oysa ne zaman ki babanızı kaybediyorsunuz, işte o zaman gerçekten büyüyorsunuz. Çünkü çınarın gölgesi yok artık üzerinizde. Sizi fark etmediğiniz halde yağmurdan, güneşten koruyormuş meğer o gölge.

Siz de aile kuruyorsunuz, baba oluyorsunuz, sizinde gölge yaptığınız ve koruduğunuz birileri oluyor ama o gölgeyi çok arıyorsunuz.

Babanız öldüğünde büyüyorsunuz.
Artık soru soracağınız, öğreneceğiniz, azarını duyacağınız, takdirini alacağınız, akşam eve dönerken yolunu gözleyeceğiniz, korkacağınız bir babanız yoksa büyüyorsunuz.
Yarınınızdan sorumlu tuttuğunuz, her istediğinizi almak zorunda olan o kişi yoksa artık...

Hep sessiz ağlayan, suskun seven, en zor dönemde bile yıkılmaz görünen, sırtınızı dayadığınız çınar ağacınız yoksa artık...
Büyüyorsunuz o zaman işte.

Savaşın ortasında komutansız kalmaktır, babasız kalmak.
Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa hala çocuksunuzdur.. :(((
Çoğu erkek eşine HANIM ! diye hitap eder ama nereden geldiğini bilmeyiz çoğumuz bu kelimenin.
Bir gün Cengiz Han sarayına, tüm hanlarını toplamış , tahtının sağ yanına da eşini oturtmuş;

Cengiz Han hanlarına,

– “Ben Hanlar Han’i Cengiz Han, hepinizin hanıyım” demiş ve sonra eşini göstererek;

– “Bu da benim HAN IM” demiş.

İşte erkeklerin “eşim” anlamında söyledikleri “hanım” kelimesi

oradan geliyormuş.. Ne kadar hoş değil mi? Kadının adı da var, yeri de ve saygınlığı da..